By Hukuk Portalı on Cuma, 22 Nisan 2022
Category: Yargıtay Kararları

SORUŞTURULMASI VE KOVUŞTURULMASI ŞİKAYETE BAĞLI OLSA BİLE, CİNSEL DOKUNULMAZLIĞA KARŞI SUÇLARDA, UZLAŞTIRMA YOLUNA GİDİLEMEZ.

YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ

2020/1936 E. 

2021/856 K.


"İçtihat Metni"

Sanık ... hakkında hukuki alacağını tahsil amacıyla tehdit suçundan mahkumiyetine ilişkin Diyarbakır 2.Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03/03/2017 gün ve 2016/18 Esas- 2017/76 Karar sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Dairemizin 15/06/2020 gün ve 2018/1799 Esas, 2020/1918 Karar sayılı onama yolundaki kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10/07/2020 gün ve itiraz konulu 2017/21092 sayılı yazısı ile;
"Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 18/03/2010 gün ve 2010/3221 Esas sayılı iddianamesi ile sanıklar ..., ... ve ... hakkında "Yağma, Tehdit, Hürriyeti Tahdit" suçlarından cezalandırılmaları istemi ile açılan kamu davasında, yapılan yargılama neticesinde Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/12/2010 gün ve 2010/147 Esas, 2010/679 Karar sayılı ilamı ile sanık ...'ın tüm suçlardan beraatine, sanıklar ... ve ...'ın yağma suçundan beraatlerine, Sanıklar ... ve ...'ın hürriyeti tahdit suçundan eylemlerine uyan TCK'nun 109/2-3-b, 62, 53 maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanıklar ... ve ...'ın kasten yaralama suçundan eylemlerine uyan TCK'nun 86/2, 62 50/1-a maddeleri uyarınca 5.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, sanık ...'ın tehdit suçundan eylemine uyan TCK'nun 106/1-1. Cümle 62, 50/1-a maddeleri uyarınca 4.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün süresi içerisinde sanıklar ... ve ... müdafiileri ile katılan vekili tarafından temyiz edildiği, Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından düzenlenen tebliğname ile mahkeme hükmünün "ONANMASI" nın talep edildiği, " gerekçesi ile itiraz kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya Daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 14/12/2015 gün ve 2013/4095 Esas, 2015/46026 Karar sayılı ilamı ile ;
"I- Sanık ... hakkında, yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen beraat kararlarına yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; katılan ... vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün istem gibi ONANMASINA,
II- Sanıklar ... ve ... hakkında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak,
TCK'nın 53. maddesinin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi'nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, bu hususun yeniden değerlendirilmesi lüzumu,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ... ve ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından TCK'nın 53. maddenin uygulanmasına ilişkin bölümler çıkarılarak yerine, "Sanıkların, kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkumiyetinin yasal sonucu olarak, TCK'nın 53/1. maddesinin uygulanması yönünden, (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; aynı Kanunun 53/2. maddesinin uygulanması açısından, 53/1. maddesinin (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme ve diğer siyasi hakları ve aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca, (c) bendinde yazılı kendi alt soyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini mahkum oldukları hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar kullanamamalarına" cümlesinin yazılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
III- Sanıklar ... ve ... hakkında yağma ve kasten yaralama ile sanık ... hakkında tehdit suçundan kurulan hükmün incelenmesine gelince;
1- Katılan ... ....'in 13.11.2009 tarihli kolluk anlatımında özetle, "...düğün salonunun tadilat işinde ... ile anlaştıklarını, iş bitmek üzereyken aralarında kararlaştırmış oldukları 2.850.-TL'yi ...'ın ekstra iş çıktığı gerekçesiyle 7.000.-TL olarak kabul edilmesini istediğini, daha sonra konuyu danışmak ve fiyatta anlaşmak için...in de kabul ettiği iki kişi ile görüşüldüğünü ve toplam 5.000.-TL ye anlaştıklarını, 2.750.-TL parayı elden ....'e verdiğini, kalan 2.250.-TL'nin 750.-TL'sini de ....'in yanında çalıştırdığı.... isimli şahsa verdiğini, kalan parayı da iş bitince verecek olduğunu, olay günü ...'ın bir araçla iş yerine geldiğini, kendisinin bu esnada iş yerinin dışında telefonla görüşmekte olduğunu, kendisini araca zorla bindirdiklerini, seyir halindeyken ellerini ve kollarını iple bağladıklarını, şahısların yol boyunca kendisini darp ettiklerini, kendisine 'Bütün vermiş olduğu paraların üzerine sünger çekerek ekstra olarak 5.000.-TL daha para vermesi gerektiğini, aksi halde parçalarını teker teker ailesine göndereceklerini' söylediklerini; ....'in ortağı olan ...'i telefonla arayarak 'Borçlarının 5.000.-TL olduğunu, bu parayı hemen getirmediği takdirde kendisini öldüreceklerini' söylediğini, şahısların üzerini arayarak cebinde bulunan 1.650.-TL parayı aldıklarını, ortağı ....'in 5.000.-TL parayı yediemin olarak kararlaştırdıkları....ismindeki şahsa verdiğini, bunun üzerine şahısların kendisini bıraktıklarını" beyan ettiği;
Katılanın kovuşturma aşamasında alınan beyanlarında ise, " ...tadilat işinde ... ile 2800.-TL olarak anlaştıklarını, bu parayı elden ödediğini, 750.-TL de işçisine ödediğini, ekstra işler olarak toplamda 4.750.-TL olduğunu,...'in kendilerinde 1.500.-TL parasının kaldığını, işlerini de bitirmediğini, olay günü kendisini araca bindirdiklerini, kendisini darp edip bağladıklarını ve dövdüklerini,...'in ortağı olan...'i arayarak ona '5.000.-TL getirmediğin takdirde....'in bir parçasını göndereceğim' dediğini, 5.000.-TL para ödendikten sonra kendisini bıraktıklarını" söylediği,
Sanık ...'ın 05.12.2009 tarihli kolluk anlatımında özetle, "....düğün salonunun demir doğrama işlerini yaptığını, bütün işler için 8.000.-TL paraya anlaştığını, işe başladığı gün kendisine elden 2.750.-TL para verdiklerini, 5.250.-TL borçları kaldığını, bütün işleri bitirmesine ve parayı ödeyecekleri tarihten 2 ay geçmesine rağmen parayı ödemediklerini, daha sonra yaptığı işçilikle ilgili problem çıkarmaları üzerine esnaftan 2-3 kişiyi götürüp yaptığı işçiliği gösterdiğini, yaptığı iş ile anlaşılan ücret üzerinde eski pazarlıklarını iptal edip 2.250.-TL daha para vermesi konusunda anlaştıklarını" beyan ettiği; sanığın kovuşturma aşamasında ise: "...yaptığı iş nedeniyle 5.250.-TL alacağı kaldığını, aradan iki ay geçmesine rağmen borcunu ödemediğini" söylediğinin anlaşılması karşısında;
Sanığın, kararlaştırılan ücret ve kalan alacak miktarı konusunda aşamalardaki beyanları arasındaki çelişki giderilip; yapılan iş ve talep edilen ücret konusundaki taraflar arasındaki ihtilafın giderilmesi için görüşülen kişilerin açık kimlikleri ile katılanın sanığın yaptığı iş karşılığı işçisi Halim'e 750.-TL para verdiğine ilişkin iddiasına göre de,.... isimli kişinin açık kimliği tespit edildikten sonra konu hakkındaki ayrıntılı beyanları alınıp; katılan ile sanık arasındaki tadilat sözleşmesi nedeniyle yüklenici olan sanığın, olay tarihi itibarıyla kararlaştırılan işi tamamlayıp tamamlamadığı; iş tamamlanmamış ise, yapılması gereken işin değeri belirlenip, ödenen ve ödenmesi gereken miktar arasında bir nispetsizlik olup olmadığı belirlenip, ayrıca katılanın ilk müracaatında, cebinde bulunan 1.650.-TL parasının alındığını ileri sürmesine karşın, mahkeme aşamasında bu yönde bir açıklamada bulunmadığı gözetilerek, bu hususun neden kaynaklandığı saptanmadan, eksik inceleme ile yetinilip yargılamaya devamla yazılı şekilde etkili eylem ve tehdit suçlarından ayrı ayrı hüküm kurulması;
2- Uygulamaya göre de,
5237 sayılı Yasanın 148. maddesinde yağma suçunun basit hali, 149. maddesinde yağma suçunun vasıflı haline yer verilirken, aynı Kanunun 150/1. maddesinde ise daha az cezayı gerektiren hal düzenlendiği,
Sanıklar hakkında, katılan .......'e yönelik eylemleri nedeniyle yağma suçundan dava açıldığı, yürütülen yargılama sonucunda yağma suçundan beraat, TCK'nın 150/1. maddesi yollamasıyla 86/2. maddesi uyarınca kasten yaralama suçundan hüküm kurulmak suretiyle iki kesin sonuç doğuran ve kendi içinde çelişen şekilde hüküm oluşturulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan ... vekili ile sanıklar ... ve ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak BOZULMASINA," karar verilmiştir.
Bozma üzerine yapılan yargılama neticesinde; Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/03/2017 gün ve 2016/18 Esas, 2017/76 Karar sayılı ilamı ile sanıklar ... ve ...'ın hakkındaki kasten yaralama suçunun şikayet yokluğu nedeniyle düşmesine, sanık ...'ın tehdit suçundan eylemine uyan TCK'nun 106/1-1. Cümle 62, 50/1-a maddeleri uyarınca 4.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün süresi içinde sanık ... müdafii tarafından temyiz edildiği, Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından düzenlenen 21/09/2017 tarihli tebliğname ile mahkeme hükmünün "BOZULMASI" nin talep edildiği,
Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 15/06/2020 gün ve 2018/1799 Esas, 2020/1918 Karar sayılı ilamı ile ;
"Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 19/03/2018 tarihli görevsizlik kararı ile Daireye gönderilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, uyulan bozmaya, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanık ... savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA," karar verilmiştir.
Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesi üyesi Sayın ...; "01/12/2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nin 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre sanığa isnat edilen TCK'nin 106/1-1. cümlesinde ifadesini bulan tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında olduğu, Türk Ceza Kanunu sistematiğine göre yağma ve nitelikli yağma suçlarına ilişkin 148. ve 149. maddelerinden sonra gelmek üzere daha az cezayı gerektiren hal olarak 150. Maddede düzenlenmesine karşın, anılan suçlara göre verilecek olan cezadan indirim öngörülmeyerek suçun niteliğine göre tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanması emredildiğinden, sanığın artık tehdit suçundan cezalandırıldığının kabulü ile uzlaştırma işlemlerinin uygulanması gerektiği düşüncesiyle yazılı şekilde kurulan hükmün ONANMASINA ilişkin çoğunluğun kararına katılmıyorum." düşüncesiyle karara muhalif kalmıştır.
Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin bozma ilamına karşı aşağıda belirtilen gerekçelerle sanık lehine itiraz edilmesi düşünülmüştür.
İTİRAZ NEDENLERİ : TCK'nun 150 maddesi delaletiyle TCK'nun 106/1-1. Cümle kapsamında kalan tehdit suçunun uzlaşma kapsamında kalıp kalmadığı hususu itirazımızın özünü oluşturmaktadır.
Konunun anlaşılması bakımından uzlaşma kurumuna kısaca değinmekte fayda vardır:Uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 73. maddesinin 8. fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir" hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 2. maddesiyle, 5237 sayılı TCK'nın 73. maddesinin başlığında yer alan "Uzlaşma" ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK'nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
5271 sayılı CMK'nın 5560 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
Suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez" şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun'un 8. maddesiyle CMK'nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" cümlesi eklenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" şeklinde kapsamı genişletilmiştir.
Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun'un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin, gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir.
6763 sayılı Kanun ile getirilen yeniliklerden biri de uzlaştırmanın kimler tarafından ve nasıl yapılacağına ilişkindir. Anılan Kanun'la, CMK'nın 253. maddesine eklenen 24 ve 25. fıkralarda;
"(24) Her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir. Uzlaştırmacılar, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirilir. Uzlaştırmacı, hazırladığı raporu, tutanakları ve varsa yazılı anlaşmayı büroya gönderir. Uzlaştırma süreci sonunda soruşturma dosyaları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından sonuçlandırılır.
(25) Uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının listelerinin düzenlenmesi, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürolarının çalışma usul ve esasları, uzlaştırma teklifi ile müzakere usulü, uzlaştırma anlaşması ve raporda yer alacak konular ile uygulamaya dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir." hükümlerine yer verilmiştir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK'nın "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesi;
"(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir" şeklinde iken, 19.12.2006 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 25. maddesi ile;
"(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def'aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır" biçiminde değiştirilmiş,
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile CMK'nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
"Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir" şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bütün bu düzenlemeler göz önüne alındığında, gerek 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası uzlaştırmanın, asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, ancak
uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâllerinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
CMK'nın 253. maddesinin 5. fıkrasında; "Uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır",
16. fıkrasında; "Uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler" ve
18. fıkrasında ise; "Uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez." hükümleri ile,
05.08.2017 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 30145 sayılı "Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği"nin 26. maddesinde; "Kovuşturma evresinde uzlaştırmanın uygulanabileceği hâllerde, yapılan uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen hüküm verilinceye kadar sanık ile mağdur, katılan veya suçtan zarar görenin aralarında uzlaşmaları halinde; taraflarca niteliğine uygun düştüğü ölçüde Ek-3'te yer alan Uzlaştırma Raporu Örneği'ne uygun bir uzlaşma belgesi düzenlenir ve mahkemeye sunulursa, hâkim bu belgeyi 25 inci maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında belirtilen kıstaslara göre inceler ve değerlendirir."
Düzenlemesine yer verilmiştir.
Uzlaşma teklifinde bulunulması hâlinde muhataplara uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmelerinin hukukî sonuçlarının anlatılması gerekmektedir. CMK'nın 253. maddesinin onaltıncı fıkrasında; uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen soruşturma evresinde en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar tarafların kendi aralarında anlaşarak Cumhuriyet savcısına başvurmaları halinde uzlaşma hükümlerinin uygulanabileceğinin belirtilmesine karşın, kovuşturma evresinde uzlaşma teklifinin reddedilmesi halinde tarafların kendi aralarında yaptıkları uzlaşmanın geçerli olup olamayacağı ve uzlaşma geçerli ise uzlaşma işlemlerinin hangi aşamaya kadar yapılabileceği hususunda CMK'nın 253. maddesinde herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak "Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği" nin 26. maddesinde; sanık ile mağdur, katılan veya suçtan zarar görenin en geç hüküm tarihine kadar aralarında uzlaşmaları hâlinde bu durumun mahkemece değerlendirilmesinin gerektiği belirtilmiştir. Kovuşturma evresinde tarafların kendi aralarında yaptığı uzlaşma hükümleriyle ilgili olarak kanun ile yönetmelik arasında çelişki bulunduğu öğretide bazı yazarlar tarafından ileri sürülmüş ise de; gerçekte böyle bir çelişkinin mevcut olmadığı net bir şekilde görülmektedir. Zira CMK'nın 253. maddesinin 16 fıkrasında soruşturma evresinde tarafların kendi aralarında yaptıkları uzlaşma işlemiyle ilgili düzenlemeye yer verilmesine karşın, kovuşturma evresindeki tarafların kendi aralarında yaptıkları uzlaşma işlemiyle ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle, yönetmeliğin 26 maddesi ile kanundaki boşluk doldurulmuştur. Kaldı ki Yönetmelikte böyle bir hüküm olmasa dahi, CMK'nın 253. maddesinin 16. fıkra hükümlerinin, ceza muhakemesi hukukunda çok istisnai olarak kabul edilen kıyas yolu ile kovuşturma evresindeki uzlaşma işlemlerine de uygulanması mümkün olabilirdi. Yönetmelik bir anlamda uygulamadaki tereddütleri gidermiştir. Uzlaştırma kurumunu, uyuşmazlığı yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlemeyi amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak benimseyen kanun koyucunun, soruşturma evresindeki uzlaşmayı soruşturma evresinin sona erdiği iddianamenin düzenlenme tarihi ile sınırlarken, kovuşturma evresinin sona erdiği hüküm tarihinden sonra ki bir tarihte tarafların özgür iradeleri ile olsa da gerçekleşen uzlaşma işlemine izin vermesi beklenemez. Zaten böyle bir kabul, davaların bir an önce ve hakkaniyete uygun bir şekilde sonuçlanmasını amaçlayan uzlaştırma müessesenin düzenleniş amacına ve Ceza Muhakemesi Hukukunun ruhuna da aykırı olacaktır. Mevcut yasal düzenlemeler dikkate alındığında; usulüne uygun teklif sonrası kovuşturma sonuçlanıncaya kadar uzlaşma sağlanamamış ise tekrar uzlaşma yoluna gidilmesi mümkün değildir.
Nihayet 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 26 ncı maddesiyle CMK'nun 253. Maddesinin üçüncü fıkrasına "birlikte" ibaresinden sonra gelmek üzere "aynı mağdura karşı" ibaresi eklenmiştir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya baktığımızda;
Sanık ...'ın olay günü cep telefonu ile katılan ...'i arayarak "borcunuz 5.000 TL hemen getirmediğiniz takdirde ortağın Mehmet Mürsel'i öldüreceğiz ve parçalarını birer birer sana göndereceğim" diyerek tehdit ettiğinin iddia ve kabul edildiği olayda, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nun 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilmesinde yasal zorunluluk bulunması nedeniyle hükmün 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca bozulması gerektiği düşüncesiyle itiraz yoluna başvurulmuştur.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1- İtirazımızın kabulü ile,
2-Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 05/06/2020 gün ve 2018/1799 Esas, 2020/1918 Karar sayılı "Onama" kararının kaldırılması,
3-Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/03/2017 gün ve 2016/18 Esas, 2020/76 Karar sayılı kararının; "02/12/2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nun 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilmesinde yasal zorunluluk bulunması nedeniyle hükmün 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA", karar verilmesi,
4-İtirazımızın Yüksek Dairece yerinde görülmemesi halinde dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi,
İtirazen arz ve talep olunur."gerekçesi ile itiraz kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya Daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
5271 sayılı CMK'nin 6352 sayılı Yasanan 99.maddesi ile değişik 308.maddesi gereğince yapılan incelemede;
1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İTİRAZININ KABULÜNE,
2-) Dairemizin 15/06/2020 gün ve 2018/1799 Esas, 2020/1918 Karar sayılı, onama ilamının kaldırılmasına,
3-) Sanık ... hakkında hukuki alacağını tahsil amacıyla tehdit suçundan kurulan hükme yönelik olarak;
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nun 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilmesinde yasal zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 25/01/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. 

Leave Comments