YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ
2019/3083 E.
2020/3000 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:
... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
A) Davacının İstemi;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı idare tarafından müvekkilinin banka hesabına haciz konulduğunu, bu işlemi 27/10/2016 tarihinde bankadan şifahi olarak öğrendiklerini, banka hesaplarına ve taşınmazlara haciz konulduğunu ifade ederek, ödeme emirlerine dayanak amme alacaklarından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalıların Cevapları;
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından açılan davanın süre yönünden incelenmesini, kurum alacakları yönünden tebliğ edilen ödeme emrine karşı dava açmanın 7 günlük hak düşürücü süreye tabi olduğunu, ödeme emrinin iptaline yönelik davanın "menfi tespit" niteliğinde olduğunu ve "böyle bir borç olmadığı", "kısmen ödendiği" veya "zamanaşımına uğradığı" yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeninin ileri sürülmeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararı:
Davanın 7 günlük hak düşürücü süre dolduktan sonra açılmış olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
D) İstinaf Başvurusu
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek lehine karar verilmesini talep etmiştir.
E) Bölge Adliye Mahkemesi Kararı ;İstinafa başvuran tarafın gerekçeli kararın tebliğinden sonra gerekçeli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesini sunmadığı, verilen süre tutum dilekçesi nedeni ile kamu düzeni ve emredici hukuk kurallarına aykırılık yönünden re'sen yapılan incelemede 03/08/2016 tarihli ödeme emirlerinin davacıya 05/08/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davanın 31/10/2016 tarihinde 7 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra davayı açtığı değerlendirmesi ile davacı vekilinin gerekçesiz istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
F) Davacının Temyizi :
Davacı vekili, ödeme emri tebligatının usule uygun olmadığını, ödeme emrinin davacının ikametgah adresinde daimi işçisi ... 'in adı ve imzasına tebliğ edildiğini, tebligat parçasında başka bir açıklamaya yer verilmediği, asıl muhatap müvekkilinin konutta bulunup bulunmadığı, müvekkili ile ... 'in aynı ikamette sürekli olarak bulunup bulunmadığı gibi hususların araştırılmadığı, bu nedenle tebligatın usulsüz olduğu belirtilerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Özel kişilere tebligatın ne şekilde yapılacağı 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10,16, 20, 21 ve 22. maddelerinde ve Tebligat Tüzüğünün 22. maddesinde açıkça gösterilmiş bulunmaktadır.
Tebligat Kanununun 10. maddesi uyarınca tebligat muhatabın bilinen en son adresinde bizzat kendisine yapılır. Tebligat Kanunun 16. ve Tüzüğün 22. maddesi gereğince kendisine tebligat yapılacak kişi ev adresinde bulunmaz ise tebliğ evrakı aile fertlerinden veya hizmetçi veya uşak gibi evinde çalışanlardan birine yapılır. Ancak muhatap yerine tebliğ yapılacak bu kişilerin mutlaka muhatapla birlikte oturmaları şarttır. Tebligat Kanunun 22. maddesine göre muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran on sekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması lazımdır.
Somut olayda ödeme emirlerine ilişkin tebligatı alan ... 'in tebligat evrakında görünüş itibariyle on sekiz yaşından aşağı olmadığı kaydının yazılmadığı yine muhatap ile aynı çatı altında birlikte oturduklarına dair delil ve kaydın bulunmadığı anlaşıldığından davacıya yapılan tebligat geçersizdir. Bu nedenle ödeme emrinin iptali davasının açılması için yasada öngörülen 7 günlük hak düşürücü sürenin 05/08/2016 tarihinden başlatılması doğru değildir.Bu durumda davanın süresinde açıldığının kabulü zorunlu olup davanın esasına girilerek tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda kanıtlar toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın süreden reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. O halde, davacının temyiz itirazları yerindedir.
Yapılacak iş; davacıya yapılan tebligatın usulsüz olduğu, buna göre davanın süresinde açıldığının kabulü ile davanın esasına girmek, Kurumdan dava konusu haczin dayanağı olan, ödeme emirlerini getirtmek, ödeme emirlerinin yasada aranılan nitelikte olup olmadığını araştırmak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına, ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz harcının davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesi'ne, karardan bir örneğin de Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 30/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.