İdari Yargılama Usulü Kanununa göre; idare sözleşmesinden kaynaklanan davalar; “Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” olarak tanımlanmıştır.
İdarî sözleşmelerde;
- Sözleşmenin yapılmasına kadar geçen hazırlık aşaması,
- Sözleşmenin yapılmasından sonra sözleşmenin yürütülmesi ve uygulanması aşaması,
- Sözleşmenin son bulmasından sonraki aşama olmak üzere üç aşama vardır.
Yapılacak sözleşme; ister özel hukuk hükümlerine bağlı olsun, ister idarî sözleşme niteliğinde bir sözleşme olsun, sözleşme yapılıncaya kadar geçen aşamada idarenin bütün tasarrufları idare hukuku kurallarına tâbidir. Çünkü sözleşme yapılıncaya kadar geçen aşamada alınan kararlar ve birbirini izleyerek sürdürülen işlemler, birer idarî karar ve idarî işlemdir. Bu aşamada çıkacak uyuşmazlıklar sözleşmeden değil, birbirini izleyen idarî işlemlerden doğar. Bu nedenle İdarî Yargılama Usûlü Kanunu'nun değişik madde 2/1-c fıkrasında ifadesini bulan" genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idarî sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklar" söz konusu değildir. Çünkü henüz ortada sözleşme yoktur. Uyuşmazlıklar sözleşme dışıdır. Şu halde bu aşamada idarenin, idarî karar ve işlemlerinden çıkacak uyuşmazlıklardan doğan davalar vardır ve idarî yargı yerlerinde hem iptal davasının, hem de tam yargı davasının konusunu oluştururlar.
Sözleşmenin uygulanması aşamasında, idarenin üstün yetkilerine ve ayrıcalıklara dayanarak bazı idarî işlem ve eylemleri olacaktır. Bu işlem ve eylemlerden dolayı hem iptal ve hem de tam yargı davası açılabilir. İdarî sözleşmelerden dolayı açılacak davaların yalnız âkit taraflarca açılması gerekmemektedir. Kamu hizmetinden yararlanan gerçek veya tüzel kişi, hak veya menfaatının ihlâli halinde, sözleşmenin konusu olan kamu hizmeti ile ilgili olarak idarî sözleşmenin iptali için dava açabilir.
Yine sözleşmenin sona ermesinden sonra açılabilecek davalar da birer idarî davadır ve idarî yargı yerlerinde çözümlenir.
İdari sözleşmeler iki taraflı idari işlemlerdir. Anayasa'nın 125. maddesine göre “Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların milli veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir.” Kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözülmesinini öngörüldüğü durumlarda, taraflarca sözleşme yapılırken uyulması gereken usul ve esasları belirlemek amacıyla 4501 sayılı Kamu Hizmetleri İle İlgili İmtiyaz Şartlaşma Ve Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanun çıkarılmıştır. Bu yasada ve usulüne göre yürülüğe konulmuş uluslaarası anlaşmalarda hükükm bulunmayan hallerde ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu Hakkında Kanun'un tahkim ile ilgili hükümleri uygulanacaktır.
İdari sözleşmelerden doğan davalarda yetkili idare mahkemesi, yasa ile özel olarak gösterilmemişse, idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir. Kamu düzenine ilişkin bir hususun tarafların iradesiyle değiştirilmesi ve dolayısıyla kamu hizmetinin hukuki rejiminin taraflarca belirlenebilmesi sözleşmeyi etkisiz ve hatta geçersiz eyleyeceğine göre; idari sözleşmeden kaynaklanacak uyuşmazlığın adli yargıda çözümleneceğine ilişkin hüküm konulması mümkün değildir.