İş hukuku, işveren ile bir iş sözleşmesine dayalı olarak çalışan işçinin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını incelemekte olan hukuk dalıdır. İşçi ve işverenin aralarında iş sözleşmesinden kaynaklanan ihtilaflarda ve doğabilecek uyuşmazlıklarda başvurulan ilk kaynak iş kanunudur. İş Kanunu, hem işçi hem de işvereni korumak için iki tarafa da hak ve sorumluluklar getirmiştir.
İş hukuku işçiyi ve işvereni birbirlerine karşı korur ve birbirleriyle olan ilişkilerini düzenler. İşçinin ve işverenin hak sorumlulukları İş Kanunu’nda açıkça düzenlenmiştir. İşçinin ve işverenin birbirlerine karşı yerine getirilmesi gereken olağan ve devamlı surette borçları vardır. Bunların başında işçinin iş görme borcu ve işverenin de bunun karşılığında ücret ödeme borcu gelir.
İşçi denildiğinde özellikle bedenen iş yapan kişiler anlaşılmamalıdır. Belirli bir ücret karşılığında başkasına bağlı olarak çalışan herkes işçi sayılabilir. Örneğin yüksek kademedeki bir yönetici de işveren vekili olsa dahi işçidir.
İş hukuku, bireysel iş hukuku ve toplu iş hukuku olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bireysel iş hukuku, işçi ve işveren arasında imzalanan sözleşmeden kaynaklanan haklar ile uyuşmazlıkları ele alır. İşçi ve işveren arasındaki bireysel iş ilişkisi ile alakalıdır.
Toplu iş hukuku, işçilerin sendikalar tarafından temsil edilmesini konu etmektedir. Toplu iş sözleşmelerinde işçilerin birlik içinde hareket etmeleri hak kayıplarını azaltmaktadır. Ayrıca toplu iş hukuku grev, lokavt gibi kavramları da düzenlemektedir.
İşçi ve işveren arasındaki bir diğer borç işverenin eşit davranma borcudur. İş yerindeki disiplin ve düzenin bozulmaması için işverenin eşit davranma borcunu yerine getirmesi gerekir. Buna karşılık olarak da işçinin de iş yeri kurallarına aykırı davranmama ve sadakat borcu vardır. Bu bağlamda mobbing’in yasal dayanağı olan, Borçlar Kanunu 41. Maddesinde: “İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Ayrıca iş ile ilgili gizli olan bir bilginin gizli kalması gerekir. İşçi işten ayrıldıktan sonra da belli bir süre boyunca iş yerindeki gizli bilgileri saklamakla yükümlüdür. Aksi takdirde haksız rekabet hükümleri kapsamında işverenin zararını tazmin borcu doğabilmektedir.
İşverene kanunla getirilen bir diğer borç ise işverenin işçiyi koruma borcudur. Beden gücüne dayanan işlerde işverenin tehlikelere karşı tedbir alması gerekir. Bu konu ayrıca İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile de güvence altına alınmıştır. Bu güvence ile iş yerinde meydana gelebilecek birçok kazanın önlendiği gibi işçilere daha rahat bir çalışma ortamı sağlanmış olur.
İş hukuku, işçi ve işveren arasındaki iş sözleşmesinin fesih durumlarını da düzenlemektedir. Fesih haklı ve haksız fesih olmak üzere ikiye ayrılır. Hem işçi hem de işveren, belirli koşulların varlığı halinde haklı feshi gerçekleştirebilir. Fesih hakkı doğmadığı halde iş sözleşmesinin feshi ise haksız feshi gündeme getirmektedir ve bu durumda tazminat, işe iade gibi belirli hukuki sonuçlar doğmaktadır.